TACETTİN ŞİMŞEK: “MARAŞ’A AŞK DERECESİNDE BAĞLIYIM”

 

Birçok şiir, hikâye, inceleme ve çocuk kitabı olan Tacettin Şimşek’le, Maraş’a ilk gelişini, neden muhabbetle bağlı olduğunu ve yeni şiir kitabı Aşkım Var Edem’in yazılış sürecini konuştuk.

 

Kendi dilinden Tacettin Şimşek’i tanımak istesek, bize kısaca neler söylersiniz?

 

Gümüşhaneliyim. Konya Ereğli İvriz Öğretmen Lisesi ve Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdim. Siirt-Eruh’ta dört yıl edebiyat öğretmenliği yaptım. Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesinde öğretim üyesiyim. Yeni Türk edebiyatı, çocuk edebiyatı, tiyatro, drama gibi derslere giriyorum. Bilimsel çalışmalarım yanında şiir, hikâye, masal, tiyatro, deneme gibi türlerde kalem oynatıyorum. Yayımlanmış yirmiden fazla ders kitabım ve kaynak eser niteliğinde çalışmam var.

 

Yeni şiir kitabınızın ismi: Aşkım Var Edem -Maraş Rubaileri-. Hayırlı olsun. Neden Aşkım Var Edem?

 

Teşekkür ediyorum. Malum, “ede”, çeşitli yörelerde “baba”, “dede”, “amca”, “anne”, “abla” gibi karşılıkları bulunsa da Maraş’ta çoğunlukla “büyük kardeş”, “ağabey” anlamında kullanılıyor. Ben Maraş’ı Bahaettin ve Abdurrahim Karakoç ağabeylerimin şahsında, görmeden sevmiştim. Görünce daha çok sevdim. Yahya Kemal’in deyişiyle “Bir aşk oluverdi âşinalık.” Kitabın adı, hem bu şehre aşk derecesine bağlılığımı hem de Maraşlı şair ağabeylerime gönülden bir selamımı ifade etsin istedim. Onlar hayattayken kitabı yayımlamayı ve ithafımı görmelerini çok isterdim. Nasip olmadı. Mekânları cennet, makamları âli olsun.

 

Maraş Rubaileri’nin yazım sürecini merak ediyoruz. Kitap nasıl ortaya çıktı?

 

Maraş’a ilk defa Ekim 1994’te geldim. Amasya’da temel askerlik dönemini tamamladıktan sonra Maraş’a gönderildim. Bir talihti benim için. Tugayda Seferberlik Şubesinde yazıcı oldum. Sekiz aylık kısa dönem askerliğimin beş buçuk ayını Karargâh Bölüğünde geçirdim. Ahır Dağlarının ayazına, karına, buzuna, rüzgârına göğüs gerdim. “Tank Çavuş” oldum. Askerlerimi Şeyhoğlu Mustafa’yla birlikte nöbet yerlerine götürdüm, nöbet bitiminde bölüğe geri getirdim. Bir de unutamadığım bir sahne var: 18 Mart 1995’te Tugay’da düzenlenen Çanakkale Şehitlerini Anma Programı’nda Bölük Komutanlığımızın Mehmet Âkif’in “Çanakkale Şehitlerine” şiirini okuma görevini bana vermiş olması. Ahır Dağının eteklerinde belki hâlâ sesim yankılanıyordur, “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber/Sana âgûşunu açmış, duruyor Peygamber!” diye.

 

Maraş Rubaileri o beş buçuk aylık askerlik döneminin ürünüdür. Rubailerin tamamı değilse de üçte ikisi o dönemde yazıldı.

 

Askerlik için Maraş’a gelirken büyük kızım Vildan altı, küçük kızım Ahsen üç yaşındaydı, oğlum Safa Muhsin ise iki aylıktı. Onların hasreti dışında bir derdim yoktu. Bu, bazı rubailere yansıdı doğal olarak.

 

Yayımlanmadan önce kitabı okuyan sınıf arkadaşım, değerli dostum ve kardeşim Ramazan Avcı’nın çok büyük katkıları oldu. Kendisine minnettarım. Kitabın yayımı konusundaki benzersiz desteği için de kıymetli dostum Tayyib Atmaca’ya teşekkür borçluyum.

 

Sayın hocam, Gümüşhanelisiniz. Kahramanmaraş’a muhabbetiniz nasıl başladı?

 

Necip Fazıl’la başladı. Özellikle lise yıllarında Necip Fazıl’ın çok sıkı bir okuru oldum. Onun Maraşlı Kısakürekoğulları sülalesine mensup bir İstanbul çocuğu olduğunu öğrenmek benim için şaşırtıcıydı. İlk muhabbet böyle başladı. Faruk Nafiz’in “Han Duvarları”nda anlattığı Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ın trajik hikâyesi de çok dokunmuştu bana. Ardından Yedi Güzel Adam’ı tanıdım. Mavera dergisini takip ettim. Üniversite yıllarında Sümbülzâde Vehbi’nin de Maraşlı olduğunu öğrendim. Osmanlı sarayının sümbüllerinin Maraş’tan gittiğini, hatta Saray’a Maraş’tan gelinler gönderildiğini öğrendim. 1983’te Bahaettin ve Abdurrahim Karakoç ağabeyleri Erzurum’da yakından tanıma onuruna eriştim. Bahaettin ağabeyimin “uçbeyim”, “sancakbeyim” gibi liyakatimin çok üstünde iltifatlarına nail oldum. Muhabbetim baki. Maraş’ta gönülden sevdiğim çok güzel dostlarım var.

 

Maraş Rubaileri’nde Kahramanmaraş’ın hangi yönlerini okuyacağız?

 

Askerlik anılarımın eşliğinde başta insan, çevre, tarih olmak üzere birçok yönünü tasvir etmeye çalıştım. Tarihî şahsiyetleri, mekânları, kurtuluş mücadelesi, meyan şerbeti, sanat ve zanaat zenginlikleriyle ilgili minyatür resimler çizmek istedim. Kitapta damak zevki de var, halk oyunları da. Şairler ve yazarlar da var, halk ozanları da...

 

Maraş hakkında başka bir çalışmanız olacak mı?

 

Doğrudan Maraş hakkında olmasa da uzun zamandır Bahaettin Karakoç ustam ve ağabeyimin şiirleri üzerine bir lisansüstü çalışma yaptırma hayalim var. Yetenekli bir öğrencimle bu hayalimi gerçekleştirmek istiyorum.

 

Söyleşi: Elif Naz Baykuş

 

Evelâhir Sayı - 13